Ülkemizde son günlerde artan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. 12 yaşındaki Eyüp, yaşarken çocukluk hayalleri kurması gereken bir dönemde, dikkatsiz ve vicdansız bireylerin saldırısına uğradı ve 5 yerinden bıçaklanarak hayatını kaybetti. Olay, hem aileyi hem de toplumun pek çok kesimini derinden üzdü ve infiale yol açtı. Eyüp'ün yaşadığı semtte meydana gelen bu trajik olay, diğer çocukların güvenliği üzerinde ciddi bir otorite ve sosyal soru işareti ortaya koydu.
Olay, geçtiğimiz gün akşam saatlerinde Eyüp'ün arkadaşlarıyla birlikte parkta oynadığı sırada gerçekleşti. İddiaya göre, tanımadığı bir grup tarafından saldırıya uğrayan Eyüp, vücudunun beş farklı yerinden bıçaklandı. Arkadaşlarının çağrısıyla olay yerine ambulans ve güvenlik güçleri geldi. Ancak, ne yazık ki Eyüp, hastaneye kaldırılmadan önce hayatını kaybetti. Ailesi büyük bir acı içinde olayın gerçekleştiği yere akın ederken, Eyüp'ün arkadaşları da büyük bir şok içerisinde gözyaşlarına boğuldu.
Bu trajik olayın ardından hem aile üyeleri hem de komşular, çocukların güvenliği için daha fazla önlem alınması gerektiğini vurgulayarak yetkililere seslendi. Olayın yaşandığı mahallede toplanan kalabalık, Eyüp için adalet talep ederken, şiddetin bu denli sıradanlaşmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Mahalleli, çocukların dışarda oynarken kendilerini güvende hissetmeleri gerektiğini, aksi takdirde şiddetin normalleşeceğini savunuyor. Bu durum, ailelerin çocuklarını dışarıda oynamaya göndermekteki tereddütlerini artırıyor.
Eyüp'ün ölümünün ardından sosyal medya platformlarında yoğun bir tartışma başladı. Kullanıcılar, bu tür içler acısı olayların önüne geçebilmek adına devletin ve yerel yönetimlerin daha fazla önlem alması gerektiğini savunarak, acil çözümler talep ettiler. Diğer yandan, toplumda çocukların nerelerde, nasıl güvende kalabileceği konusunda büyük bir belirsizlik hâkim. Eğitimciler ve psikologlar, çocukların böyle bir olaydan sonra psikolojik olarak nasıl etkileneceklerine; korku, kaygı ve çaresizlik duygularıyla nasıl başa çıkacaklarına dair endişelerini dile getiriyorlar.
Bu tür trajik olayların yaşanmaması için ailelere düşen büyük bir sorumluluk olduğu, çocukların güvenliği açısından dikkatli olmaları gerektiği, hem de sosyal ilişkilerinde çevrelerindeki tehlikelere karşı dikkatli olmaları gerektiği vurgulanıyor. Yine de, tüm bunların yanında devlet otoritesinin de bu konuda adımlar atarak mahallelerde güvenliği ön plana çıkarması ve sokakların güvenli hale getirilmesi gerekmektedir. Eyüp’ün ailesinin yaşadığı acı, aslında tüm toplumun ortak acısı olmuş durumda. Şimdi herkes, bu tür olayların son bulması için ne yapılabileceği üzerine düşünmekte.
Ebeveynler ve eğitimciler, çocukların güvenli bir çevrede yetişmesini sağlamak adına neler yapabileceklerini sorguluyor. Ayrıca, ilkokuldan itibaren çocuklara kaygı, korku, şiddet ve savunma mekanizmaları gibi konularda eğitim verilmesi gerektiği ifade ediliyor. Eğitimciler, okul ortamlarında da bu tür konuların ele alınarak, çocukların sosyal bireyler olarak daha sağlıklı bir şekilde yetişebilmeleri için gerekli adımların atılması gerektiğini savunuyor. Çocuklara, böyle durumlarla nasıl baş edecekleri konusunda bilgi ve beceri kazandırılması, gelecekte benzer olayların önüne geçilmesi adına büyük önem taşıyor.
12 yaşındaki Eyüp'ün kaybı yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun kaybıdır. Bir çocuğun, en güzel çağında acımasız bir şekilde hayatının sona ermesi kabul edilemez. Bu olay, ailelerin ve toplumun çocuklar için daha güvenli bir ortam sağlamak adına nasıl bir sorumluluk taşıdığını hatırlatıyor. Eyüp’ün hatırası, gelecekte benzer olayların yaşanmaması adına bir uyarı niteliğinde olmalıdır. Adaletin yerini bulması için toplumun sesi daha da gür çıkmalı; bu şekilde çocukların güvende olduğu bir dünya yaratma çabaları artmalıdır.