İstanbul, tarihi ve kültürel birikimiyle yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli metropollerinden biri. Ancak, son yıllarda kentsel dönüşüm projeleri ile gündeme gelen İstanbul, bu dönüşüm süreciyle birlikte birçok zorluk ve çelişkiyle karşı karşıya kalıyor. Bugün, İstanbul’un kentsel dönüşüm çıkmazını detaylandırarak, hem bu projelerin amacını hem de karşılaştığı engelleri ele alacağız. Kentsel dönüşüm ne anlama geliyor, kimler için fayda sağlıyor ve toplumsal sonuçları nelerdir? Bu soruların yanıtları, İstanbul’un geleceği için kritik öneme sahip.
Kentsel dönüşüm, genellikle eski, yıkılmaya yüz tutmuş veya depreme dayanıksız yapıların yerinde yenilenmesi anlamına gelir. Türkiye’de özellikle 2000’li yıllardan itibaren hız kazanan bu projeler, hem konut kalitesini yükseltmeyi hem de şehirlerin estetik görünümlerini iyileştirmeyi amaçlıyor. Ancak İstanbul gibi büyük ve kalabalık bir şehirde bu dönüşüm süreci, yalnızca binaların değil, aynı zamanda sosyal dokunun da değişmesine neden oluyor. Peki, bu dönüşüm süreci gerçekten ne kadar etkili? Ortaya çıkan yeni yapılar, eski kültürel yapıların yerini alıyor mu yoksa onları daha da görünmez hale mi getiriyor?
Kentsel dönüşüm projeleri, İstanbul’un çeşitli semtlerinde hayata geçiriliyor. Fakat bu süreç her zaman beklendiği gibi gitmiyor. Bir yandan, mahalle sakinleri, evlerinin kamulaştırılması ve toplu taşınma sırasında yaşam alanlarının kaybolma riski ile karşılaşıyor. Diğer yandan, proje alanlarında müteahhitlerin aşırı kar hırsı, kalitesiz inşaatlarla sonuçlanabiliyor. 2010 yılında hayata geçirilmeye başlanılan Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projelerinden biri olan “Üsküdar Kentsel Dönüşüm Projesi”, bölgedeki birçok sakin için hem umut hem de korku kaynağı oldu. Onlarca aile, projeye karşı çıkarken, diğerleri ekonomik nedenlerle projeye katılmayı tercih ediyor. Bu durum, mahalle içindeki sosyal dinamikleri bozarak, toplumsal gerilimlere zemin hazırlıyor.
Kentsel dönüşüm projelerinin getirdiği en büyük sorunlardan biri, konut fiyatlarının artışı. Dönüşüm sırasında yükselen inşaat maliyetleri, kiraların ve konut fiyatlarının da yükselmesine neden oluyor. Bu durum, düşük gelirli ailenin mahallelerinden kopmasına sebep oluyor. Geçmişte ailelerinin yaşadığı bölgelere bağlılık duyan birçok insan, yeni çıkan konutların fiyatlarının yükselmesi nedeniyle başka bölgelere göç etmek zorunda kalıyor. Bu da, İstanbul’un sosyo-ekonomik dengesini giderek daha fazla etkiliyor.
Bir diğer önemli sorun ise, proje alanlarındaki altyapı eksiklikleri. Dönüşüm sürecine giren birçok semtte, aynı anda birden fazla inşaat projesinin yürütülmesi, sosyal hizmetlerin yetersiz kalmasına yol açıyor. Yol, su, elektrik gibi temel altyapı hizmetleri zaman zaman büyük aksamalarla karşılaşıyor. Bu durum, hem yeni konut sakinlerini hem de eski mahalle halkını olumsuz etkiliyor. Anlayışsızca gerçekleştirilen inşaat faaliyetleri, çevrede gürültü ve kirlilik sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Son olarak, kentsel dönüşüm sürecinin sosyal etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kentsel dönüşüm projeleri sırasında, çeşitli sosyal grupların hakları göz ardı edilebiliyor. Özellikle yaşlı ve engelli bireyler için uygun yaşam alanları yaratılması konusunda yeterli adımlar atılmamış durumda. Yeni konut projeleri, modern yaşam alanları sunarken, dikkate almadan inşa edildiği için bazı kişilerin ihtiyaçlarını karşılamıyor. İstanbul’un kendine özgı hibrit yapısını ve her kesimden insanın ihtiyaçlarını gözetmeden yapılan projeler, sosyal eşitsizliğin artmasına neden oluyor.
Sonuç olarak, İstanbul’un kentsel dönüşüm süreci, hem büyük fırsatlar hem de ciddi tehditler barındırıyor. Gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir şehir oluşturma hedefi, her ne kadar güzel bir amaç olsa da, bu yolculukta karşılaşılan zorlukların üstesinden gelinmeden, sağlıklı bir dönüşüm süreci yaratmak pek mümkün görünmüyor. O nedenle, İstanbul’da kentsel dönüşüm sürecinin ne yönde gelişeceği sadece projelerin başarı oranına değil, aynı zamanda toplumun bu süreçte ne kadar etkin olduğuna bağlıdır. Uzun vadede, sürdürülebilir, adil ve sosyal dengeleri gözeten bir dönüşüm için herkesin katkısına ihtiyaç var.